Tuncer Bakırhan’dan yerel seçim açıklaması: Şeffaf ittifaklara kapalı değiliz
HEDEP Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın Can Atalay kararlarının ardından yaşanan kriz ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin “Darbe anayasası yerine yeni demokratik anayasaya hazırız” dedi. Yerel seçimlerdeki ittifak tartışmaları da Bakırhan’ın gündemindeydi. Bakırhan, “İttifaklara kapalı değiliz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis’teki haftalık Grup Toplantısı’nda konuştu.
MA’da yer alan habere göre Bakırhan, konuşmasına TİP Milletvekili Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) ile Yargıtay arasında aldığı kararların ardından yaşanan krizle gündeme gelen “darbe” tartışmasına değinerek başladı.
‘AKP VE MHP DARBE MEKANİĞİNİN TAMAMIDIR’
Bakırhan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“AKP ve MHP darbe mekanizmasının ta kendisidir. Bunu açıkça söylüyoruz. 2015’ten bu yana yakından takip ediyoruz, bu darbe mekanizması özellikle Kürdistan coğrafyasında ve Türkiye’de kesintisiz devam ediyor. Her gün, her an topluma parmak doğrulturken, Kendi çizgisinde insanları hizaya getiren, farklılıkları asla kabul etmeyen, sürekli savaş çığlıkları atan bir dönemden geçiyoruz. Gelinen noktada demokratik siyaseti ve adaleti hiçe sayan darbeci zihniyet, Türkiye’yi birçok krizle karşı karşıya bırakmıştır. hayatta kalabilmek için ölüme ve öldürmeye ihtiyacı var.Rojava’daki insan katliamları ve yaşam alanlarının bombalanması bunun en güzel göstergesi.
Bu darbeci zihniyet, Kürt halkının hak ve statüsünü inkar ederek, tek milletten bahsetmeye devam ediyor. Darbeci zihniyet farklılıklarımızı görmezden geliyor. Destekçilerini besleyerek milyonlarca insanı açlığa ve yoksulluğa mahkum ediyor. B.
’30 MİLYON KİŞİ AÇLIK SINIRINDA YAŞIYOR’
Darbeci zihniyetin istikrarsızlaştırdığı bu ülkede bugün 30 milyondan fazla insan açlık sınırının altında yaşıyor. İstanbul’dan Van’a kadar insanlar, buna yaşamak denilebilirse, çürük domateslerle, bayat ekmeklerle, çöplerden toplanan kıyafetlerle hayatta kalmaya çalışıyor. AKP-MHP ve Ergenekon ittifakının kurulduğu 2015 yılından bu yana Türkiye ekonomide, hukukta, ifade özgürlüğünde başarısız oldu. Uluslararası kuruluşların hazırladığı araştırma ve raporlara göre Türkiye, hukukun üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148’inci sırada yer alıyor. Bu darbeci bu topraklardan temizlenene kadar bu sıkıntıları yaşayacağız. Bu nedenle sizden ricam; Bu darbe zihniyetini yenmek için bir arada durmamız, direnmemiz, birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Kısacası darbe mekaniğinin gerçek bir durumuyla karşı karşıyayız.
‘ERDOĞAN DARBEYE DESTEK VERDİ’
Geçen sefer siz de izlemiştiniz. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi üzerinden başlayan bir tartışma var. Biz bunu ilk günden beri ‘darbe girişimi’ olarak adlandırdık. Yargıtay darbe girişimine yönelik ilk adımı attı. Asıl darbe Saray tarafından gerçekleştirildi. Erdoğan, Yargıtay’ı açıkça destekleyerek darbeye destek verdi. Bu girişimin sorumlusunun kendisi olduğunu bir kez daha itiraf etti.
BAHÇELİ’YE CEVAP: GENÇ ORTAK YERİNİ BİLİN
Bu darbe girişiminin asıl vurucu gücü küçük ortaktır. Küçük ortak bugün yine kükremeye başladı. Haftanın bir günü üfleyip kükremekten başka bir şey bilmiyor. Küçük ortak, ‘Bir olalım, Türk olalım, bütün renkler solsun, hukuk yok, demokrasi yok’ diyor. Bu salondaki küçük ortağa ‘Demokrasi adına ağır bedeller ödedik, ödemeye devam edeceğiz, sizin feryatlarınızdan, kısıtlamalarınızdan korkacak durumda değiliz’ dedik. Yerini bil, işine bak. ‘Bu kin ve nefret dilini terk edin’ diyoruz. Küçük ortak niyetini açıkça ortaya koyuyor ve ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatacağız ya da kendimize benzeteceğiz’ diyor. İktidar bu darbe girişimiyle tabuta çakılan hukuk sistemine son çiviyi çakmak istiyor. Erdoğan’ın açıklamaları bu olayların önceden hazırlanmış ve planlanmış bir darbe girişimi olduğunu da ortaya koyuyor.
‘YARGI’NIN ULUSAL VE YEREL EVLERİ NAZİ ALMANYA’SINDAYDI’
Bir yandan yeni anayasa tartışıyor, siyasi partilerden destek istiyorlar, diğer yandan yargı darbesine destek veriyorlar. Yine hükümet kaynaklarından yerli ile milli olmayan arasındaki ayrımla ilgili saçma hikaye bir süredir devam ediyor. Toplumu kutuplaştırıyorlar. Kendimizi ve bizim gibi olmayanları en çok duyduğumuz dönem AKP ve onun küçük ortağı dönemidir. Hükümet kaynakları ulusal ve yerel yargının boş bir tanımını yapıyor. Allah aşkına soralım, dünyanın neresinde ulusal ve yerel yargı var? Yargı ulusal mı yerel mi olacak? Evet bir yerlerde ulusal ve yerel yargı vardı. O da Nazi Almanyası’ndaydı. Bu nedenle Nazi Almanyası’nda ulusal ve yerel yargı isteyenleri uyarmak istiyoruz. Türkiye işçileri ve halkı buna asla izin vermeyecektir.
Yargı ancak bağımsız ve özgür olabilir. Peki bu aşamaya nasıl geldik? Bu sorunun cevabı değerlidir. HDP kapatma davasında hukuka aykırı davranan, AİHM’in emsal kararlarını tanımayan Yargıtay değil miydi? Ülkedeki tüm muhalefeti susturan, hukuksuz kararlarla mahkum eden Yargıtay değil miydi? Aldığı her kararla siyaset tarafından ödüllendirilen ve teşvik edilen de bu Yargıtay’dı. Yargıtay, adaletin kılıcını tutmak yerine, iktidarın tırpanını tutarak toplumu tırpanlamaya çalışıyor.
CHP’YE MESAJ: BU ATEŞ BİR GÜN GELECEK HEPİNİZİ YAKACAK DEDİK
2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılmasına anayasaya aykırı da olsa ‘evet’ diyenlere bir şeyler söylemek gerekiyor. Kayyum atamalarına karşı ses çıkarmayanlara, Kürtlere ve temsilcilerine yönelik ayrımcılığa karşı ses çıkarmayanlara bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz. 2016’da Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘evet’ diyenler, bugün mumlarla Anayasa’yı arıyor, ‘hukuk ve adalet istiyoruz’ diyor. O zamanlar ‘Bu ateş bir şekilde gelecek ve hepinizi yakacak’ demiştik. Kürtlere karşı bir yasa daha hoşgörüyle karşılandı. Ancak hukuk hepimiz için gerekliydi, o zaman da, bugün de inanıyoruz ki bu darbelere karşı direnmemiz lazım, bunu söylemeye de devam edeceğiz.
‘ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLAYACAK BİR ANAYASAL DÜZENLEMEYE İZİN VERMEYECEĞİZ’
Toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri seslerini en güçlü şekilde yükseltmediği sürece bu darbeciler ve darbe süreci devam edecek ve teşvik edilecektir. Meşhur bir söz vardır; Devletten hukuku çıkarırsanız geriye çete kalır. Bugün yaşadığımız durumu en iyi özetleyen kelimelerden biridir.
Artık ağızlarında bir söz var. Yasal ve anayasal düzenlemelerle bu krizleri aşabiliriz diyorlar. Bu yargı darbesini de tıpkı 15 Temmuz darbesi gibi ‘Allah’ın lütfu’ diyerek kendi lehlerine çevirmek istiyorlar. 12 Eylül Anayasasını demokratikleştirip sivilleştirmek ve toplumun tüm ihtiyaçlarına cevap vermek yerine, daha antidemokratik bir anayasa yapmak isteyecekler. Sizi şimdiden uyarıyoruz; Antidemokratik, özgürlükleri kısıtlayan bir anayasal düzenlemeye asla ve asla izin vermeyeceğiz. Bütün gücümüzle buna karşı duracağız.
‘DEMOKRATİK ANAYASAYA HAZIRIZ’
Yeni anayasaya hazırız. Yeni bir anayasa yapılmalı. Darbe anayasası yerine demokratik bir anayasa istiyoruz. Ancak herkesi Türk sayan, tek tipçi, cinsiyet eşitsizliğini erkek menfaatleri doğrultusunda derinleştiren, sosyal, devlet ve hukuk ilkelerini mürekkep gibi gören, her şeyi merkeze bağlayan, milletin iradesini yok sayan bir anayasaya asla evet demeyiz. yerel halkın vicdan ve inanç özgürlüğünü hiçe sayıyor. Darbenin panzehiri demokrasidir. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve eşitlik talebinde ısrar ederek bu darbe anayasasını hep birlikte çöpe atacağımız günler çok uzak değil.
MECLİSİNE DAVET: ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYALIM
Yargıtay darbesinden sonra yeni anayasa yapmak isteyenlerden bu ülkede herkesin bahsetmesi mümkün değil. Burada soruyoruz; Anayasa Mahkemesi’ne darbe girişiminde bulunanlar hangi akılla yeni anayasa yapacak? Yapacakları anayasa gerçekten bizi kapsayacak mı, sorunlarımızı çözecek mi? Yeni anayasa ancak demokratik temeller üzerine kurulduğunda değerlidir, bu nedenle sizleri huzurunuzda Meclis’e davet ediyoruz; Demokratik bir anayasa yapalım. Ama önce bunun koşullarını yaratma sorumluluğunu üstlenelim. TCK’yi demokratikleştirelim, hepimizi hapseden TMK yasasını kaldıralım, merkez-yerel çıkarlarını yeniden belirleyelim, demokratik siyasetin önündeki yargı vesayetine son verelim, iç siyaseti ortadan kaldırarak polisin sopasından kurtulalım. Güvenlik kanununda kayyum atamalarına son verecek düzenlemeleri yapalım. Herkesin kendini özgürce ifade edebileceği, demokratik uzlaşı ve evrensel ilkelere uygun yeni bir anayasanın altyapısını hazırlayayım. Aksi takdirde yeni anayasa tartışmaları aldatmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
‘Adaylarımızı halk belirleyecek’
11-12 Kasım tarihlerinde Yerel Yönetimler Konferansımızı gerçekleştirdik. İki gün sürdü. Hem özgün hem de karma konferanslar gerçekleştirdik. Bundan önce yüzbinlerce toplantı yaptık, halkımızla buluştuk, onların niyetlerini, önerilerini aldık. Bu konudaki çabalarımızın geçmişinde muazzam bir bilgi birikimimiz var. Bu toplantılar bize yol gösteriyor ve önümüzdeki dönem yol haritamızı belirliyor. Yerel yönetimlerde kendimizi ve şehrimizi halkla birlikte, halk için, halk için yöneteceğiz şiarıyla yola çıktık.
Konferanslarımızda da belirttik, huzurunuzda bir kez daha ifade etmekte fayda var. Adaylarımızı kamuoyunun en geniş katılımı ve tercihiyle belirleyeceğimizi söyledik. Kayyımların gasp ettiği tüm belediyelerimizi kayyumların elinden kurtararak özgürleştireceğiz ve geri alacağız. Önümüzdeki tarihi yerel yönetim seçimleri ve yol haritamız hakkında ne düşündüğümüzü kamuoyu merak ediyor. Bu konuyla ilgili bize sıklıkla sorular soruluyor. Bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Tartışmalarımız henüz bitmedi. Ancak yeni ortaya çıkan bir çerçevemiz var. Halkımızı bu konu hakkında bilgilendirmek istiyoruz. Yerel toplantıların ardından halkımız yerel yönetim seçimleri için değerli değerlendirmelerde bulundu. Oradan çıkacak sonuçlar bize de ışık tutacak ve kazandığımız yeri daha güçlü kazanacağız.
‘İTTİFAKLARA KAPALI DEĞİLİZ: AÇIK, ŞEFFAF İTTİFAKLAR KURACAĞIZ’
Kendimize güvenimiz tam. Bunca bedel ve çabanın ardından, başta Kürdistan olmak üzere nerede olursak olalım bu irademizi yerel yönetimlere yansıtacağız. Açık olalım, ittifaklara kapalı değiliz. Önümüzdeki dönemde halkımızın iradesi hem bölgede hem de batıda halkımızın yoğunlaştığı şehirlerdeki yönetimlere mutlaka yansıyacaktır. Bu her ittifakta yer almak anlamına gelmiyor. Halkımıza faydası olmayan, işçilere faydası olmayan, halkımızın sorunlarını çözmeyen ittifaklar dayatılırsa seçeneksiz değiliz.
Bu ittifakları açık hale getireceğiz, şeffaf hale getireceğiz, kimlerle konuştuğumuzu, neler konuştuğumuzu öncelikle siz değerli halkımız, Türk kamuoyu bu konuda bilgilendirilecektir. Bunlar halkımızın beklediği ve görmek istediği fikirler.
‘BÖLGEDE KAZANDIRAN, BATI’DA KAYBETTİREN DURUMDAN ÇIKACAĞIZ’
Bizden beklenen de budur. Bölgede kazanıp batıda kaybettiğimiz durumdan çıkacağız. Hem bölgede kazanacağımız hem de batıda kazanacağımız bir duruma düşeceğiz. Bunu geçmişte birçok kez başardık, yine başaracağımıza eminim, umarım siz de öyle olursunuz. Batıda da belediyelerimiz olacak. Batıda halkımız mutlaka idari düzeyde kendi kendini yönetecektir.
Kayyumları ve sevdiklerini sandıklara gömerek uğurlayacağımız inancıyla siz değerli dostlarımızı saygıyla selamlıyorum. “Kazanan biz olacağız, halkımız olacak.” (HABER MERKEZİ)